Bir Kar Leoparının Hikayesi
2018 Yılının Ağustos ayında, Khan Tengri ve Popeda tırmanışı için 8 kişilik Türk ekibi ile Kırgızistan’daydık. Yüksek irtifa tırmanışları yaklaşık 1 yada 1,5 ay kadar sürüyor. Tüm bu süre içerisinde sevseniz de, sevmeseniz de, anlaşsanız da, anlaşmasanız da her gün ve her saat ekiple oluyorsunuz. Bizim ekipte 8 kişi de çok uyumlu ve eğlenceliydiler (Allahtan). Sadece 1,5 ay boyunca önce Güner sonra Bülent ve tabiki çok sevgili dostum Adem Gül bana bunca yıldır yaptığım tırmanışları yazıya dökmediğim yada birileri ile paylaşmadığım için oldukça baskı yaptılar. Bıkmış olsam da her gün Onların beni eleştirmesini ve yaşadıklarımın yitip gitmemesi için yazıya dökmem gerektiği söylevlerini dinledim. Khan Tengri tırmanışında, bana en zor geleni onların bu baskısıydı. Evet tırmanışlarımı, dağda yaşadıklarımı aktarmalıyım ama bu insanın çok vaktini alıyor ve ben tüm hayatı boyunca günlük bile tutamamış birisiyim. Direnmelerim 2019 yılının Kasım ayında son buldu. 2019 yılında artık Türkiye’de ilk kadın Kar Leoparı da olmuştum ve kaçış yoktu. En son yazı yazmam gerektiğini Federasyon Başkanımız Ersan Başar Bey, isteyince artık yazmam gerektiğini anladım. Emir büyük yerden geldi, Kar Leoparı olmama da büyük desteği olan Başkanımız kalemi kâğıdı al yaz şu tırmanışları dedi. Artık kendi kendime tatbikî hayır diyemeyeceğim anladım.
Gelelim tırmanış hikayelerime. Aslında son başarı her zaman en akılda kalandır. Bana Kar Leoparı unvanını almamı sağlayan Pobeda Dağı’ndan sizlere bahsedeceğim. Teknik raporu ve detayları 15 sayfa ile ele alan ve kalemi benden kuvvetli Mimar Sinan Üniversitesi Öğr.Gör Bülent Çınar yazdı. Ben bu tırmanışı size biraz kadın gözü ile aktarmaya çalışacağım ve 5 yılda biten bu projenin başındaki Esin ile son dağındaki Esin’in ne kadar farklı olduğundan.
Kolayından başlayalım; 2015 yılında Lenin dağına TDF nin kafilesi ile gitmiştim. Evet daha birçok tırmanışım ve hatta ilklerim olmuştu. Hatta vücudum 6000 metreleri de görmüştü ama yine de vücudumu (yüksek irtifa için) çok iyi tanımıyor ve hangi durumda ne tepki vereceğini bilmiyordum. Ama ara vermeden her yaz yüksek irtifaya gidince herşeyi önceden yaşamış olduğunuz ve ders aldığınız için başınıza gelecekleri tahmin edebiliyorsunuz. Dağın teknik zorlukları yada tırmanış deneyimini tabiki kast etmiyorum. Pobeda’ya çıkıyorsanız bunları çoktan aşmış ve her türlü havada her türlü tırmanışı yapmış olmanız gerekli. Ama bir de kontrol edemediğimiz, sıfır da yaşamaya alışmış vücudumuzun tepkileri var. Mesela kar yansıması ve güneşten her yüksek irtifa da benim ve ekipteki birçok kişinin dudakları patlar ve ne yaparsak yapalım yara oluşurdu. Yada benim ülserim olduğundan ve devamlı kar suyu tüketmekten üşüttüğüm midem yüzünden her yıl tırmanışın ilk 4 günü birşey yiyemezdim. Hayatta en büyük düşkünlüğüm H2O ya 1 ay boyunca hasret kaldığımdan, herkes ailesini özlerken ben su diye ağlardım. Birçok kişi 6500 metreden sonra bazı yemekleri yiyemez yada rahat uyku uyuyamaz. İşte deneyimlerle 7000 de bile neyi yiyebileceğimi biliyorum. Tüm bu öğrenmişlikler Pobeda en güzel ve en sağlıklı tırmanışlarımdan biriydi. Deneyim birçok bilgi yada öğrenilmişlikler önemlidir benim için. Evet yıllardır tırmanıyorum ve her koşulda tırmandım, başıma gelmeyen kalmadı. Tüm bu yıllar içinde çığa maruz kalıp, içinde sürüklendim de, kar körü olup eve dönemedim, dizanteri olup yüksek irtifa’da acil helikopter ile hastahaneye de sevk edildim, fırtınada aşağı inemediğimiz için 2 gün boyunca üzerime kar yağdı ve zatüre de oldum. Hepsinden korunma yada yakalanmama yollarını TDF eğitimlerinde almıştık ama gelin de bunu inadınıza anlatın bakalım. İnsanoğlu inatçı oluyor, insanoğlunun kadın kısmı ise daha bir fazla. Bu inattanmıdır bilinmez bir o kadar da dayanıklı olduğumuzu düşünüyorum. Yani düşünsenize kadın hayata canlı getiren bir varlık olarak bile yüksek sorumluluk ve acılara katlanabiliyorsa, hem bedensel hem de zihinsel olarak oldukça güçlü. Bir kere annelerimizin baskısı ile hadi kızım dişini sık, diye büyütülmüş bir varlığız. O dişler kırılsa da sıkmayı öğrendik o zaman kötü koşullar yada dağın yüksekliği bizi yolumuzdan uzaklaştıramaz.
Toplumumuzda kadının narin, korunması gerekli olduğu öğretiliyor. Evet nariniz ama güçlü, evet korunmak güzeldir ama gerektiğinde herkesten iyi sahiplenir ve koruruz. Evet erkekler kadar güçlü bir kas yapısına sahip değiliz ama kas gelişen bir organdır (sadece düzenli spora bakar). Evet genelde mız mızız ama yeri geldiğinde yokluğa erkeklerden çok daha dayanıklıyız (9 aylık zorlu hamilelik süreci bile en basit örneği). Öğretilmişlik ve toplumsal tanımlardan dolayı daha sorumluluk sahibiyiz. Ha birde daha soğuk kanlı olduğumuzu düşünüyorum, acı ama gerçek. Genelde tersi düşünülse de kadınların çok duygusal olduğunu düşünmüyorum. Ailede çocuklarına yasaklar getiren ve harfiyle bunlara uyduran anneler, kuralları esneten hep babalar olur. Kadın beyni oldukça geniş çaplı ve konunun her farklı yönünü düşünebilir, işte bu yüzden aslında pratiktirde. Hadi bu güzel özellikleri dağa bağlayalım. İşte elimizde güçlü bir dağcı. Kadınlar erkeklerden üstündür yada daha iyi bir dağcıdır demiyorum, konuyu yanlış yerden almayalım. Demek istediğim şuki, kadın olarak dağda eşitsiniz hatta küçükte olsa avantajlarınız var, eğer bu sahip olduğunuz müthiş özelliklerinizin farkına varır ve öğretilmiş kararlılığınıza kısa süre ara verirseniz, yüksek irtifada tadından yenmez.
İşte Pobeda tırmanışında kadının gücünü ve kendi sınırlarımı biliyordum. Başarı için çok iyi hazırlanmış, düzenli ve ağır antrenman programı uygulamıştım. Hedefime ulaşana kadar sahip olduğum birçok lüks ve rahat yaşantıdan uzak durdum. Ama ne yaparsam yapayım Pobeda tek başıma beni kabul etmezdi. Zirvesi için güçlü ve benim kadar kararlı bir ekibe ihtiyacım vardı. Sık tırmanmış olmasakta 10 yıllık geçmişimiz ile Bülent Çınar ve Özgür Keskin ile bir de son anda ekibe katılan İranlı Abulfarz ile çok güzel ekip olmuştuk. Onlardan biri bile eksik olsaydı, zirvenin bu şekilde başarılı yapılabileceğini düşünmüyorum. Son anda bize katılan Abulfarz da dahil herkes inanılmaz özverili, takım ruhu ile ve destekleyici idi. En önemlisi de Pobeda hepimizin olmazsa olmazıydı.
Federasyon başkanımız Ersan Başar Hocama, neden olduğu ve elime kalemi verip bana fırsat tanıdığı için teşekkür ederim.
Esin HANDAL
Türkiye’nin İlk Kadın Kar Leoparı, 2019
Bir Yorum
Cengiz Bölükbaşı
Elinize sağlık, sizlere büyük bir ilgiyle takip eden bizler; dağdaki her anınızı ve duygularınızı büyük bir heyecan ile okuduğumuzu bilmeniz isterim. O yüzden bizleride düşünerek mutlaka yazmalısınız. Selamlar saygılar, Tebrikler.